5 Haziran 2017 Pazartesi

Suriyeli Misafirlerin Türkiye’ye İçtimai(Sosyolojik, Toplumsal) ve İktisadi(Ekonomik) Etkisi

Tunus’ta başlayan ve Kuzey Afrika ve Güneyimizdeki ülkeleri tesiri altına alan Arap Baharı son olarak Güney sınır komşumuz Suriye’yi de tesiri altına aldı. 2010 yılından itibaren Suriye’de cereyan eden küçük çaplı hükümet aleyhinde protestolar zaman geçtikçe büyük sokak olaylarına mahal verdi. Ülkeye bir darbe neticesinde sahip olan ve o günden bu yana ülkeyi idare eden BAAS hizbi, bu reform yanlısı yükselen seslere karşı aynı sarih davranışı sergilemedi. Eylemciler sokak olaylarını artırdıkça rejim kendisini koruma bahanesiyle orantısız olarak kullandığı gücü artırdı. Netice itibariyle bu protestolar Mart 2011’de kanlı sokak olaylarına dönüştü ve Suriye bir iç savaşa peyderpey sokuldu.
          
Geçmişte yaşadığımız acı misallerden de hatırlayacağımız üzere savaş neticesi baştan belli olan bir mülteci gerçekliğini de ortaya atmaktadır. Geçmişte Bosna Hersek savaşı, İran-Irak Savaşı-Halepçe hadisesi-, Bulgaristan devletinin Müslümanlara tatbik ettiği yıldırma siyaseti gibi hadiselerin neticesinden de bileceğimiz üzere Türkiye çok sayıda mülteci akınıyla karşılaşmış ve bu konuları acı bir şekilde tecrübe etmiştir. Ancak Suriye hadisesi bu hadiselerden efzunter farklıdır. Savaş ilk cereyan ettiği zamanlarda şüphesiz Türkiye şuan karşılaştığı durumu beklemiyordu ve buna yönelik bir hazırlığı da yoktu. Hatta diğer ülkelerdeki gibi rejimin kolay bir şekilde düşeceği düşüncesi hakimdi. Konu hakkında geçmiş tecrübelerine mütenazıren mülteci mefhumuna karşı bir kurumsal hafıza oluşturamamış ve bu açığıyla hazin bir tabloya karşı açık kapı politikası izliyordu. Türkiye’nin mülteci konusunda açıkları ancak ülkeye karşı başlayan kitlesel göçlerle farkedildi ve konuyla ilgili ciddi çalışmalar başlatıldı-Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün kurulması gibi-. Tabii Türkiye devlet olarak her ne kadar konuyla alakalı sevkülceyşi-stratejik- hamleler yapsa da, Türkiye halkları içtimai olarak bu hazin tablo ile yüzleşmek durumunda kaldı.
         
2011-2012 yıllarında gelen az sayıda misafir-statüleri devlet tarafından belli olmadığı için ‘misafir’ olarak adlandırılmaktadırlar- bölgedeki akrabalık ilişkileri ve Türkiye insanının fıtratında olan misafirperverliği sayesinde eritilmiştir. Ancak sonradan sayının milyonlar ile telaffuz edilmesinin ardından  Türkiye içtimasının tabii olarak sabrı zorlanmıştır. Bu noktada Suriyeli misafirlerimizin sayısının artmasıyla beraber Türkiye’ye olan etkileri de orantılı bir biçimde artmıştır. Bu etkileri incelemeye başladığımız vakit ilk olarak göze çarpan içtimai etkileri ve ardından iktisadi etkileridir.
          
Her ne kadar Türkiye ve Suriye halkları arasında dini, tarihi ve irfani bir bağ olsa da, zamanla araya hududun örülmesiyle beraber iki ayrı medeniyete tabii insanlar oluşmuştur. Bu da  iki ülke insanının temel meselelerde yine hemfikir olduğu ancak hususi hadiselerde farklı medeniyetlerin doğurduğu neticelere binaen bir hayat sürdüğü görülmektedir. Bu da bazı içtimai meselelerde sıkıntı teşkil ettirmektedir. Örneğin, bilhassa bölge vilayetlerinde olmak üzere bir ‘çok eşlilik’ gerçeği ortaya çıkmıştır. Kızını bir Türkiye vatandaşı ile evlenmesine istikbal meselesi olarak bakan aile bu duruma ses çıkarmamaktadır. Ancak bu durum Türkiye tarafında ciddi meselelere mahal vermektedir. Eşinin evlenmesini istemeyen kadın ya boşanma davası açmaktadır yahud duruma ses çıkararamamaktadır. Bu vaziyete katlanan kadınların zamanla ruhi vaziyetleri-psikolojik durumları- sıkıntıya girmiştir. Bölge vilayetlerinde açılan boşanma davalarının ve bu şikayetler ile ortaya çıkan ruhi bozuklukların sayısı artmıştır. Evlendirilen kızların aynı vakitte küçük yaşta olması akla cinsi istismar mevzularının da gelmesine mahal vermektedir. Bölge vilayetlerinde ortaya çıkan bir diğer önemli durum fuhuş hadiselerinin artmasıdır. Hayatını idame ettirmek için gereken parayı kazanmak zorunda olan Suriyeliler zorla bu hazin yola sürüklenmektedir. Trajik bir hadise olan bu durum bölge vilayetlerinde alışılageldik bir durum halini almıştır.
         
Suriyeli misafirlerin Türkiye’ye ikinci büyük etkisi şüphesiz iktisadi alandadır. Misafirler ilk geldikleri vakitte piyasayı canlandırdıkları söylenebilir. Bu durumun ailelerin yanlarında getirdikleri birikim ile alakalı olduğu düşünülebilir. Ayrıca bölgeye yardım gönderen dernek, vakıflar alışverişlerini bölge vilayetlerinden yaptıkları için bu duruma sebebiyet vermişlerdir. Ancak zamanla bölgedeki insan sayısının artmasıyla artık iktisadın yapmacık tanımında bulunan ‘kısıtlı kaynaklar ile sınırsız ihtiyaçlara cevap verme sanatı’ ciddi anlamda mesele olmaya başlamıştır. Bu noktada aslında meselenin temel kaynağı Türkiye vatandaşlarıdır. Vatandaşlarımızın Suriyelilere iş konusunda takındığı zalimane tutum, diğer iktisadi sorunların temelini oluşturmaktadır. Türkiyeli işveren Suriyeli bir işçiyi yarı fiyatına iştiham etmektedir, bunun yanı sıra zaten barınma konusunda tam bir trajedi içerisinde olan Suriyeli tebaaya Türkiyeli ev sahipleri evleri için fahiş bir miktar talep etmektedirler. Hal böyle olunca yarı fiyatına kölelik yapan ve ev kirasını iki katını ödemeye icbar edilen Suriyeli tebaa evvela mecburi bir şekilde az önce tahlil ettiğimiz içtimai meselelere sebebiyet vermekte, bilahare Türkiyeli işveren ve ev sahibi için cazip bir seçenek olduğu için Türkiyeli tebaaya tercih edilmektedir. Vaziyet bu olunca Türkiye vatandaşları işlerini ve evlerini elinden alan Suriyelilere diş bilemektedirler.

Sonuç olarak; Suriyeli misafirlerimizin Türkiye’ye olan etkisini 2 başlık altında umumi olarak tahlil edebiliriz. Bunlar içtimai ve iktisadi sorunlardır. Yukarıda incelediğimiz üzere bu duruma da sebep olan bazı hadiseler vardır. Bunlar temel manada irfani farklılıklar, trajedik hadiseler ve bazı Türkiye vatandaşlarının katı yürekli tutumlarından kaynaklıdır.


                                                                                           Alican YENİÇERİ

                                                                                      Haziran 2015, ANKARA