11 Ağustos 2016 Perşembe

70'LER DÜNYA EKONOMİSİ 
    
Dönem dönem iniş çıkışlara sahne olan dünya ekonomisi 1970’li yılların başlangıcından itibaren daha ciddi bir dalgalanmaya sahne olmuştur.1970’lere 2. Dünya Savaşı’ndan sonra başlayan bir kalkınma ile giren dünyanın belirleyici ekonomileri, sonraları krizden dolayı durgunlaşmış bununla beraber birçok Gelişmekte Olan Ülkeler ve Az Gelişmiş Ülkeler de bu krizlerden ciddi biçimde etkilenmiştir.


1970’lerin dünya ekonomik trendi 1973 yılına kadar farklı bir seyirde, bu tarihten sonra farklı bir seyirde gitmiştir.1973 yılından öncesi ise temellerini 2. Dünya Savaşı’na dayandırmaktadır.Henüz bu savaş bitmeden, savaşın getirdiği felaketlerden iyi ders çıkaran Batılı devletler, ABD’nin öncülüğünde iktisadi ve siyasi örgütlenmeye gitmiştir.(OEEC/OECD*,BM) Bunlara daha sonra Petrol İhraç Eden Ülkeler Birliği (OPEC) de dahil olmuştur.2. Dünya Davaşı sonuna kadar birçok Gelişmiş Ülke sömürge faaliyetlerini sürdürdüğünden sanayi sektöründe reforma gidememiştir.Savaş bitiminde sömürgeyi bırakıp sanayileşme politikası güden birçok devlet altın çağını yaşamıştır.Bu sanayileşme politikasında strateji olarak birçok Gelişmiş Ülke ithal ikame politikalarını sistemine empoze etmiş, 1970’lere doğru da ihracata önem vermiştir.Sanayileşen gelişmiş ülkelerde ortaya çıkan bir diğer faktör de, ekonomide devlet rolünün hızla artmasıdır.Bu artışta eğitim, sağlık gibi kamusal alanlarda yapılan harcamaların ve yapılan yol, baraj gibi külfet gerektiren altyapı çalışmalarının payı büyüktür.OECD ülkelerinde GSYİH** içinde devlet harcamalarının payı 10 puanlık bir artış göstererek 1973 yılında %40’lara dayanmıştır.Bu durum ise sonradan sanayileşmeyi tamamlayan güçlü ekonomileri bile enflasyona karşı hassas bir noktaya düşürmüştür.Ayrıca bu dönemde ekonomi üzerine teoriler değer görmüş İngiliz ekonomist John Maynard Keynes döneme damgasını vurmuştur.

En nihayetinde  1970’lerin başında sanayileşme göze çarpmakta, buna bağlı olarakta hizmet sektörünün ekonomideki payı genişlemekte, tarım ise gitgide değer kaybetmektedir.Sanayileşme sürecinde Kapitalizm ciddi rol alırken, ekonomik hamlelerde devlet payının artmasından dolayı Sosyalist kuramlarda etkili olmuştur.

1973 yılında ise bu gidişat ters yüz olmuş, öncesinin aksine dış borçlar, talep donukluğu, ödeme planında dengesizlikler oluşmuştur.Tabi bütün bunların kilit noktasında 1973 öncesi sanayileşme ile ekonominin merkezine oturan PETROL vardır.OPEC, 1973’lerin sonlarına doğru düzenlediği konferansta aldığı bir kararla petrol fiyatlarına %70 zam yapmıştır.Bu  karardan başta Az Gelişmiş Ülkeler olmak üzere birçok ülke olumsuz yönde etkilenmiştir.Sanayileşmiş Ülkeler bile petrol alımı güçleştiğinden ekonomileri durgunlaşmış, ham maddeye talepleri düşmüş ve dolayısıyla  Az Gelişmiş Ülkeler ve Gelişmekte Olan Ülkelerin ihracatında ciddi bir düşüşe sebep olmuştur.Bu sebeple ülkeler dış borçlanma yoluna gitmiş ve zamanla dış borcu, başka bir dış borçla kapatmaya çalıştıklarından ötürü  ödeme dengesinde ciddi açıklar meydana gelmiştir.Bu dengeyi iyi ayarlayan bazı Gelişmekte Olan Ülkeler ise ihracata yönelik politikalara uyum sağlamış ve ithal ikame politikalarıyla süreci atlatmaya çalışmıştır.Ancak ithal ikame politikaları yanlış hükümetlerle birleşince 1970’ler bu ülkelere de dış borçlanma getirmiştir.


Petrol fiyatlarındaki bu ani artış ülkelerin bankacılık sistemlerini de vurmuştur.%70’lik zamla beraber Bretton Woods’un sabit kur sitemi*** çökmüş ve küresel anlamda GSYİH’nin çeyrek yıllık dönemlerde arka arkaya negatif büyümesine neden olmuştur.Bu çöküşle beraber ülkeler IMF’nin desteğiyle bu krizi atlatmaya çalışmışlardır.IMF krizin aşılması adına bu ülkelere yapısal uyum programları hazırlamıştır.Bir bakıma emperyalist politikalar güden bu programlar bilhassa Gelişmekte Olan Ülkelerden kamu harcamalarını kısması, serbest piyasa ekonomisine geçmesi, parasının değerini düşürmesi gibi birtakım isteklerde bulunmuştur.Dış borç servislerinin uygulanamaması ise 1980’lerde bir uluslararası kriz halini almıştır.


1974-75 yılları dünyanın önde gelen ekonomileri için bir buhran dönemi olmuştur.Bu ülkelerin satın alma kapasitesi neredeyse yok olmuş dolayısıyla bu alt kısımlara da ciddi şekilde yansımıştır.OPEC ülkeleri ise satın alma kapasitesini gitgide arttırmıştır.

Bu gelişmeler devam ederken 1979  yılında bir petrol krizi daha yaşanmıştır.Böylece petrol ithalatçısı Gelişmekte Olan Ülkelerin dış borçları daha da derinleşmiş, uluslararası enflasyon artmıştır.Uluslararası enflasyona karşı Sanayileşmiş Ülkeler birtakım politikalar izlemiş ve yükselen fiyatları çıkarları leyhine çevirmeye çalışmışlardır.Bu gibi gelişmelerin sonucunda dünya ticaret hacmi daralmış ve dış ticaret sınırları Gelişmekte Olan Ülkeler aleyhine dönmüştür.Güney Kore gibi ülkeler ihracat politikaları izleyip, yeniden yapılandırmalara başvurmuştur.Dünyadaki büyük ekonomilerin yoğun gayretlerine rağmen 1973 ve 1979’da petrolle başlayan ekonomik kriz, Sanayileşmiş Ülkeler ve Gelişmiş Ülkeler üzerinde ciddi durgunluğa sebep olmuş, Gelişmekte Olan Ülkeleri dış borç batağına sürüklemiş, potansiyeli olmayan Az Gelişmiş Ülkelere de ciddi darbe vurmuştur.1980’lere gelindiğinde ülkeler bünyelerinde tasarruf programı oluşturup petrolü daha tutumlu kullanmaya başlamışlardır.Böylece petrole talep normalleşmiş ve petrol fiyatları normal seyrine dönmüştür.Bu dalgalanmadan tabi ki her ülke aynı ölçüde etkilenmemiştir.OPEC ülkeleri fiyatlardaki ani yükselişle yüklü miktarda kar sağlamışlardır.


Görüldüğü gibi 1970’lerde dünya ekonomisinde sanayileşme önem kazandığından petrol büyük bir rol oynamakta, ekonomik sistemlerde belirleyici bir etken olmaktadır.1970’lere sanayileşmiş ülkelerin gelişme yarışı içinde giren dünya 1973 ve 1979 ekonomik krizleriyle sarsılmış, genel anlamda kazanılan ivme yavaşlamış, hatta bazı ülkeler için yok olup negatif yönde bir eğilim göstermiştir.

Şubat 2015/ANKARA


*Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü
**Gayri Safi Yurtiçi Hasıla
***Ayarlanabilir Sabit Kura Dayalı Uluslararası Bir Para Sistemi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder