Suriyeli Misafirlerin Türkiye’ye İçtimai(Sosyolojik, Toplumsal) ve İktisadi(Ekonomik) Etkisi
Tunus’ta başlayan ve Kuzey Afrika ve
Güneyimizdeki ülkeleri tesiri altına alan Arap Baharı son olarak Güney sınır
komşumuz Suriye’yi de tesiri altına aldı. 2010 yılından itibaren Suriye’de
cereyan eden küçük çaplı hükümet aleyhinde protestolar zaman geçtikçe büyük
sokak olaylarına mahal verdi. Ülkeye bir darbe neticesinde sahip olan ve o
günden bu yana ülkeyi idare eden BAAS hizbi, bu reform yanlısı yükselen seslere
karşı aynı sarih davranışı sergilemedi. Eylemciler sokak olaylarını artırdıkça
rejim kendisini koruma bahanesiyle orantısız olarak kullandığı gücü artırdı.
Netice itibariyle bu protestolar Mart 2011’de kanlı sokak olaylarına dönüştü ve
Suriye bir iç savaşa peyderpey sokuldu.
Geçmişte yaşadığımız acı misallerden
de hatırlayacağımız üzere savaş neticesi baştan belli olan bir mülteci
gerçekliğini de ortaya atmaktadır. Geçmişte Bosna Hersek savaşı, İran-Irak
Savaşı-Halepçe hadisesi-, Bulgaristan devletinin Müslümanlara tatbik ettiği
yıldırma siyaseti gibi hadiselerin neticesinden de bileceğimiz üzere Türkiye
çok sayıda mülteci akınıyla karşılaşmış ve bu konuları acı bir şekilde tecrübe
etmiştir. Ancak Suriye hadisesi bu hadiselerden efzunter farklıdır. Savaş ilk
cereyan ettiği zamanlarda şüphesiz Türkiye şuan karşılaştığı durumu
beklemiyordu ve buna yönelik bir hazırlığı da yoktu. Hatta diğer ülkelerdeki
gibi rejimin kolay bir şekilde düşeceği düşüncesi hakimdi. Konu hakkında geçmiş
tecrübelerine mütenazıren mülteci mefhumuna karşı bir kurumsal hafıza
oluşturamamış ve bu açığıyla hazin bir tabloya karşı açık kapı politikası
izliyordu. Türkiye’nin mülteci konusunda açıkları ancak ülkeye karşı başlayan
kitlesel göçlerle farkedildi ve konuyla ilgili ciddi çalışmalar başlatıldı-Göç
İdaresi Genel Müdürlüğü’nün kurulması gibi-. Tabii Türkiye devlet olarak her ne
kadar konuyla alakalı sevkülceyşi-stratejik- hamleler yapsa da, Türkiye
halkları içtimai olarak bu hazin tablo ile yüzleşmek durumunda kaldı.
2011-2012 yıllarında gelen az sayıda misafir-statüleri devlet tarafından
belli olmadığı için ‘misafir’ olarak adlandırılmaktadırlar- bölgedeki akrabalık
ilişkileri ve Türkiye insanının fıtratında olan misafirperverliği sayesinde
eritilmiştir. Ancak sonradan sayının milyonlar ile telaffuz edilmesinin
ardından Türkiye içtimasının tabii
olarak sabrı zorlanmıştır. Bu noktada Suriyeli misafirlerimizin sayısının
artmasıyla beraber Türkiye’ye olan etkileri de orantılı bir biçimde artmıştır.
Bu etkileri incelemeye başladığımız vakit ilk olarak göze çarpan içtimai
etkileri ve ardından iktisadi etkileridir.
Her ne kadar Türkiye ve Suriye
halkları arasında dini, tarihi ve irfani bir bağ olsa da, zamanla araya hududun
örülmesiyle beraber iki ayrı medeniyete tabii insanlar oluşmuştur. Bu da iki ülke insanının temel meselelerde yine
hemfikir olduğu ancak hususi hadiselerde farklı medeniyetlerin doğurduğu
neticelere binaen bir hayat sürdüğü görülmektedir. Bu da bazı içtimai
meselelerde sıkıntı teşkil ettirmektedir. Örneğin, bilhassa bölge
vilayetlerinde olmak üzere bir ‘çok eşlilik’ gerçeği ortaya çıkmıştır. Kızını
bir Türkiye vatandaşı ile evlenmesine istikbal meselesi olarak bakan aile bu
duruma ses çıkarmamaktadır. Ancak bu durum Türkiye tarafında ciddi meselelere
mahal vermektedir. Eşinin evlenmesini istemeyen kadın ya boşanma davası
açmaktadır yahud duruma ses çıkararamamaktadır. Bu vaziyete katlanan kadınların
zamanla ruhi vaziyetleri-psikolojik durumları- sıkıntıya girmiştir. Bölge
vilayetlerinde açılan boşanma davalarının ve bu şikayetler ile ortaya çıkan
ruhi bozuklukların sayısı artmıştır. Evlendirilen kızların aynı vakitte küçük
yaşta olması akla cinsi istismar mevzularının da gelmesine mahal vermektedir.
Bölge vilayetlerinde ortaya çıkan bir diğer önemli durum fuhuş hadiselerinin
artmasıdır. Hayatını idame ettirmek için gereken parayı kazanmak zorunda olan
Suriyeliler zorla bu hazin yola sürüklenmektedir. Trajik bir hadise olan bu
durum bölge vilayetlerinde alışılageldik bir durum halini almıştır.
Suriyeli misafirlerin Türkiye’ye
ikinci büyük etkisi şüphesiz iktisadi alandadır. Misafirler ilk geldikleri
vakitte piyasayı canlandırdıkları söylenebilir. Bu durumun ailelerin yanlarında
getirdikleri birikim ile alakalı olduğu düşünülebilir. Ayrıca bölgeye yardım
gönderen dernek, vakıflar alışverişlerini bölge vilayetlerinden yaptıkları için
bu duruma sebebiyet vermişlerdir. Ancak zamanla bölgedeki insan sayısının
artmasıyla artık iktisadın yapmacık tanımında bulunan ‘kısıtlı kaynaklar ile
sınırsız ihtiyaçlara cevap verme sanatı’ ciddi anlamda mesele olmaya
başlamıştır. Bu noktada aslında meselenin temel kaynağı Türkiye
vatandaşlarıdır. Vatandaşlarımızın Suriyelilere iş konusunda takındığı zalimane
tutum, diğer iktisadi sorunların temelini oluşturmaktadır. Türkiyeli işveren
Suriyeli bir işçiyi yarı fiyatına iştiham etmektedir, bunun yanı sıra zaten
barınma konusunda tam bir trajedi içerisinde olan Suriyeli tebaaya Türkiyeli ev
sahipleri evleri için fahiş bir miktar talep etmektedirler. Hal böyle olunca
yarı fiyatına kölelik yapan ve ev kirasını iki katını ödemeye icbar edilen
Suriyeli tebaa evvela mecburi bir şekilde az önce tahlil ettiğimiz içtimai
meselelere sebebiyet vermekte, bilahare Türkiyeli işveren ve ev sahibi için
cazip bir seçenek olduğu için Türkiyeli tebaaya tercih edilmektedir. Vaziyet bu
olunca Türkiye vatandaşları işlerini ve evlerini elinden alan Suriyelilere diş
bilemektedirler.
Sonuç olarak; Suriyeli misafirlerimizin
Türkiye’ye olan etkisini 2 başlık altında umumi olarak tahlil edebiliriz.
Bunlar içtimai ve iktisadi sorunlardır. Yukarıda incelediğimiz üzere bu duruma
da sebep olan bazı hadiseler vardır. Bunlar temel manada irfani farklılıklar,
trajedik hadiseler ve bazı Türkiye vatandaşlarının katı yürekli tutumlarından
kaynaklıdır.
Alican YENİÇERİ
Haziran 2015, ANKARA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder